DESTANLAR YAZILAN ÇANAKKALEDE ALİÖZÜ KÖYÜ NÜN ÖNEMİ
Çanakkale neresi Aliözü köyü neresi dediğinizi duyar gibiyim.Haklısınız.
Çankırı Çanakkale arasında yüzlerce kilometrelik bir mesafe olduğunu biliyorum.
Ancak vatan toprakları, düşman kuvvetleri tarafından işgal edildiği savaş yıllarında köyümüz Aliözünden Dedelerimizde üzerlerine düşen görevlerini yapmak üzere Çanakkale de hazır kuvvet olarak yerlerini almışlardır. Sizlere öncelikle Çanakkale savaşlarından kısaca bahsetmek istiyorum.
Metrekareye 6000 merminin düştüğü toplam 336,930 kişinin Şehit düştüğü ya da yaralanarak sakat kaldığı o savaştan bahsetmek istiyorum.
Düşman kuvvetleri sayı ve mühimmat yönünden bizden kat ve kat fazla olmalarına rağmen onları püskürtmek için hiçbir Türk Askeri gözünü kırpmadan savaşa dahil olmuş ve vatanını savunmak için elinden geleni kanlarının son damlasına kadar yapmışlardır. Tabiki arada bir çok önemli mucizelerde yaşanmıştır.O mucizeler ne diyecek olursanız anlatayım.
Seyit onbaşı 215 Okkalık mermiyi 3 defa tek başına taşıyıp namluya koymuş ve ocean adlı Düşman gemisini vurmayı başarmıştır.
Yahya çavuş sadece 67 kişilik takımı ile 3000 kişilik İngiliz askerini durdurmayı başarmışlardır.Yahya çavuş ve takımı savaşta Türk kuvvetlerine Canları pahasına 2 gün kazandırmışlar o iki gün savaşın kaderini lehimize değişmesine vesile olmuştur.
Böyle destanlar yazılırken Çankırı’mızdan da 1920 tane kayıtlara geçen ve bir bu kadar da kayıtlarda bulunmayan şehidimiz mevcuttur.
Çerkeş’imizden ve Aliözü köyümüzden de çok sayıda dedemiz Şehitlik şerbetini içenler arasındadır.
Her gazimizin her Şehidimizin ayrı bir hikayesi mevcuttur.Tozanlardan, Akdoğan özünden Dağ pınarından,Kara eşmelerden ve diğer köyümüz ailelerinden Çanakkale’de gögüs gögüse mücadele verilmiştir.Bu mücadele sırasında dedelerimizin başlarından geçen ilginç olaylardan bazıları şu şekilde gerçekleşmiştir.İstikam çavuşu olarak görev yapan Mustafa TOZAN Dedemiz Çanakkale Gelibolu savaşlarında yaralanıyor.Bütün arkadaşları Savaş esnasında ölmüş TOZAN dedemiz ise ölü arkadaşlarının arasında baygın vaziyette yatmıştır.Düşman askerleri tum Türk birliklerinin öldüklerini düşünerek geri çekilmeye başlıyorlar. Ancak Bir müddet sonra Türk birliklerinin ileriden sesi duyuluyor. Bu gelen Türk birlikleri düşman askerlerini geri püskürtüyor. Şehit dedelerimizin arasında yaralı dedemiz Mustafa TOZAN ın İnleyen sesini duyuyorlar ve hemen tedavi için hastaneye götürüyorlar Tedavi sonunda iyileşen Mustafa TOZAN tekrar köyüne dönerek bu hikayesini çevresindekilere bizzat anlatıyor, Zaman Zaman da Karın bölgesindeki dikiş izlerini çevresinde bulunanlara ankatırken o günleri tekrar yaşıyor adeta. Hatta isatanbulda muayene esnasında yanına gelen subaylar gel sana gazi maaşı bağlayalım şeklindeki teklife Hayır yanıtını vererek bana öteki dünyamda huzur lazım şeklinde teklifi geri çevirmiş.
Aynı şekilde Şıhlardan (Çiçonun) Sefer AKDOĞANÖZÜ nün babası Ahmet AKDOĞANÖZÜ Rus birliklerine esir düşüyor 8 yıl esaret hayatı yaşadıktan sonra bir rus askerinin seni denizden ülkene geçireyimmi teklifine evet diyerek köyüne dönebiliyor. (Güsseyingilden) Rıza TAŞLITARLA dedemiz de Rus birliklerinde 7 yıl esir hayatı yaşıyor. Esir yaşadığı yıllarda rus birlikleri bol bol soğan soydurmuşlar
Halim DAĞPINARI nın (marazağa) babası Hamdi DAĞPINARI da savaşta şehit düşüyor.küçük çocuk olan Halim DAĞPINARI (maraza) amcaları tarafından büyütülüyor. (KAMİL,AHMET,İBRAHİM,İSMAİL DAĞPINARININ BABALARI)
Kel kaptanın dedesi Kamil DAĞPINARI da şehit düşenler arasında.Yine Hamdi DAĞPINARI dedemizde savaşta bir kolunu kaybediyor.
Hacıgillerden Necmettin KARAEŞME nin dedesi Mehmet KARAEŞME de savaştan gazi olarak köyüne dönenlerden , Köyüne döndüğünde evinin yüklük tabir edilen yerine ve değişik yerlerine bıçağının ucuyla “GAZİ MEHMET” şeklinde yazılar yazarak gaziliğiyle gurur duyuyor. Köyümüz nüfusuna kayıtlı HALİT dedemiz de şehit düşen aliözülü olarak resmen kayıtlarda yerini alanlardan.
Bunlar tespit edilebilen şehit ve gazilerimizin hikayeleri.. Bunun gibi daha tespit edilemeyen anlatımlarda belirleyemediğimiz Beydayı,Osmanağanın babası gibi nice kınalı kuzularımız var.
Yani ülkemizde tarih yazılırken Aliözülü Dedelerimiz de boş durmamış.topraklarını savunmak için elinden geleni yapmışlar ve Çanakkale savaşlarında göğüs göğüse mücadele vermişlerdir.
Biz Aliözü köylüleri onların sayesinde ülkemizin değişik yerlerinde ikamet ediyoruz..Şehit dedelerimizin şanına yakışır bir nesil olarak vatanımız için yapmamız gerekenleri her zaman yapmaya hazırız. Onların bizlere emanet ettikleri toprakları en iyi şekilde muhafaza ediyoruz. Soluduğumuz havayı .içtiğimiz suyu onlara borçluyuz.
Bizde o dedelerimizin torunları olarak vatan savunmasında kendimizi feda etmeye her zaman hazırız diyor ruhlarınız şad olsun diyorum
DİP NOT :
Yukarıda anlatılanlar Köyümüzün yaşlı dedelerimizle yapılan ikili sohbetler esnasında dinlenmiş onlara anlattırılmış ve tarafımdan not edilmiştir. Hiçbiri hayal ürünü değil onların anlatımlarından derlenmiştir.
Eşref KARAEŞME
Çankırı-Çerkeş-Aliözü Köyü Dernek Başkanı
HALİT
Sıra No 35797
Baba Adı OSMAN
Adı HALİT
Lakabı
Doğum Yılı 1875
Sınıfı PİYADE
Rütbesi ER
Askerlik Şubesi ÇERKEŞ
Doğum Yeri ÇANKIRI
İlçe ÇERKEŞ
Bucak MERKEZ
Köy ALİÖZÜ
Kolordu 4
Fırka
Alay 32
Tabur 1
Bölük 2
Harp BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI
Cephe ÇANAKKALE CEPHESİ
Ölüm Yeri ASMADERE MUHAREBESİ
Ölüm Tarihi 01/04/1331
Çanakkale Savaşı
I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ileİtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.[9] İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentiİstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zaptetmek suretiyle Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya'nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletlerisafında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben veBreslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.
Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith'e vermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vazgeçmek zorunda kalındı.
Deniz harekatıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu'nun kuzeyinde Suvla Koyu'na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos'ta Kurmay Albay Mustafa Kemal'in Birinci Anafartalar Muharebesiolarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.