29 Ekim 1923... Saatler akşamı gösteriyor... Meclis binasında "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri yankılanıyor. Ve bu coşku, bu heyecan, bu sevgi, 100 yıldır kalplerimizde, vatanın her köşesinde... Türk Milleti’nin 100 yaşına basan büyük “Cumhuriyet Bayramı” kutlu olsun...
*
Yer Çankaya Köşkü... Cumhuriyet'in ilanından bir gece öncesi. Atatürk kararlılıkla konuklarına sesleniyor, “Efendiler! Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Bu tarihi kararla Türk ulusu yeni bir yolculuğa çıkıyordu. Bir dönem resmen kapanıyor, Cumhuriyet dönemi açılıyordu. Ancak bu günlere gelmek hiç de kolay olmamıştı.
29 Ekim 1923’ten önce neler yaşandı?
Yokluklar içinde verilen Kurtuluş Savaşından zaferle çıkılmış, ardından Türk ulusunun varlığını masada kabul ettirme savaşı başlamıştı. Lozan'da müzakereler sürerken, devletin hükümet şekli belli değildi.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cezmi Erarslan: Batının her zamanki oyunu kardeşi kardeşe düşürmektir. Dolayısıyla hem İstanbul hükümeti hem Ankara hükümetini görüşmelere çağırınca büyük millet meclisinde alınan bir kararla saltanat kaldırılmıştır ancak kolay olmamıştır. Bunun altını çizmek gerekir. Devletin adı konmamıştır. Lozan'da bir tartışma konusu halindedir.
Fethi Okyar’ın istifasından sonra ülke hükümetsiz kalıyor
Türk Devleti'nin bağımsızlığı Lozan anlaşması ile uluslararası arenada kabul edildi ancak hala hükümet sistemiyle ilgili tartışmalar yaşanıyordu. Mevcut sistem yürümüyordu. Kabinedekiler tek tek Meclis oylarıyla seçiliyor, uyumsuz birçok isim aynı kabinede yer aldığı için hükümetin işleyişi zorlaşıyordu. Mustafa Kemal Atatürk çözümün, Cumhuriyette olduğunu görüyordu. Fethi Okyar'ın istifasıyla devlet hükümetsiz kalınca Atatürk harekete geçti.
Prof. Dr. Cezmi Erarslan: Muhalefetin hükümet kuramaması yani devlet yönetimini eline alamaması karşısında ortaya bir çaresizlik çıkacaktır. Çözüm yolu Mustafa Kemal Paşa'dadır. 25 Ekim'den 28 Ekim'e 29 Ekim'e kadar Meclis'te bu tartışmalar yapılana kadar bir hükümet kurulamamıştır. Yani Türkiye hükümetsiz kalmıştır.
Latife Hanım'ın Çankaya Köşkü’nde hazırladığı sofra...
28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde arkadaşları için Latife Hanım'a bir sofra hazırlattı. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şöyle anlattı:
"Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim.
Çankaya'ya gittiğim zaman orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.
Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü, onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Halbuki o sırada Ankara'da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet'in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar."
İnönü: 28 Ekim akşamı Atatürk söyledi, ben yazdım
Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, o geceyi şöyle anlatıyor:
"28 Ekim akşamı Atatürk'ün yanında ufak bir toplantıda bulunduk. Atatürk ertesi günü cumhuriyet ilanı olacağını bildirdikten sonra herkes ayrıldı. Hiçbir konuşma olmadan oturduk, diz dize ertesi günü çıkarılacak kanunu yazdık. O söyledi ben yazdım."
Anayasanın en önemli değişikliği birinci maddede yer aldı:
“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.”
Meclis'te "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri
Ertesi gün yani 29 Ekim 1923 tarihinde Meclis toplandı, Anayasa değişikliği tartışılmaya başlandı. Akşam saatlerinde değişiklik kabul edildi. Meclis binasında "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri yankılanıyordu.
"Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır"
Böylece yeni devletin yönetim biçimi bütün açıklığı ile ismini almış oldu. Cumhuriyet'in ilanı ile "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi de artık devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini buldu.
Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmasını, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi.
Ardından atılan 101 pare top atışı Cumhuriyetin ilanını dünyaya duyuruldu.
"Türkiye, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu ispat edecektir."
Cumhurbaşkanı unvanıyla kürsüye çıkan Mustafa Kemal Paşa'nın Meclise hitabı TBMM kayıtlarında şöyle yer aldı:
"Efendiler; asırlardan beri Doğu'da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.
Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti.
Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Arkadaşlar; bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı'nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.
Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır."
Tarihin yeni sayfaları
Artık devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalar son bulurken, Türk Milletinin tarihinde yeni bir devir açılıyordu...
Her alanda güçlü bir Türkiye
29 Ekim sadece takvimde bir yaprak değil; 100 yıl önce aydınlık bir Türkiye’ye, birlik ve beraberlik içinde umut dolu bir geleceğe açılan kapı; bağımsızlığın sembolü; güçlü bir demokrasiye merhaba denilen gün. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki ‘Kurtuluş Savaşı’nın, geçmişi zaferlerle süslü bir milletin inancının, düşman çizmeleri altında ezilmeyen bir direnişin, azim ve kararlılığının Cumhuriyetle taçlandırıldığı bir gün.
Ve 100 yıl sonra 2023'te, 1923 ruhuyla, Ay-Yıldız’ın varlığıyla, özgür bir vatanda, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyoruz. Sanattan eğitime, savunmadan teknolojiye, spordan ekonomiye, her alanda büyüyen, devleşen, ‘şampiyonlar’ yetiştiren Cumhuriyet’in gururlu birer üyesi olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Tüm çabamız, heyecanımız, çalışkanlığımız, düşüncemiz, en kalbi duygularımız yarınlara, Türkiye sevdalısı yeni nesillere daha da güçlü bir ülke bırakmak...
Nice yüzyıllar, bu bayrak altında, yeni kutlamalara kavuşmak adına...
Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.